top of page

Yunanistan’ın yeni meşruiyet hamlesi: Deniz Mekansal Planlama Haritası

Yunanistan'ın AB direktiflerini araçsallaştırarak hazırladığı Deniz Mekansal Planlama Haritası, teknik bir uyum çabasından ziyade, uluslararası hukuka aykırı maksimalist iddialarını kurumsallaştırma girişimidir.

Ege ve Doğu Akdeniz, Türkiye ile Yunanistan arasında on yıllardır süren egemenlik ve deniz yetki alanları anlaşmazlıklarının odak noktası. Son dönemde Yunanistan’ın gündeme getirdiği “Deniz Mekansal Planlama Haritası”, (DMP) bu gerilime yeni bir halka ekledi. Yunanistan, bu haritayı teknik bir çalışma olarak sunsa da, aslında Sevilla Haritası gibi uluslararası hukuka aykırı iddialarını meşrulaştırma ve AB nezdinde kabul ettirme çabası içinde.

Yunanistan, uzun yıllardır Ege ve Doğu Akdeniz’de "kıta sahanlığı" ve "münhasır ekonomik bölge" (MEB) tartışmalarında maximalist bir tutum izliyor. Sevilla Üniversitesi tarafından hazırlanan ve Yunanistan’ın benimsediği harita, Türkiye’nin kıyılarını görmezden gelerek, adaların tamamına MEB hakkı tanıyor. Oysa uluslararası hukuk, özellikle 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS), adaların kendine ait ekonomileri ve yönetimleri olmaması (yani bir ada devleti değillerse) durumunda ancak karasuları kadar deniz yetki alanına sahip olacağını öngörmektedir.

Yunanistan’ın yeni Deniz Mekansal Planlama Haritası, Sevilla haritasındaki iddiaları daha da kurumsallaştırma amacı taşıyor. Bu harita, AB’nin "Mavi Büyüme" politikası kapsamında hazırlanmış gibi gösterilse de, aslında Yunanistan’ın "egemenlik iddialarını" belgeye dönüştürme çabası. Yani, her ne kadar teknik bir belge gibi gösterilmek istense de aslında siyasi bir argüman.

Deniz Mekansal Planlama Haritası Nedir?

Deniz Mekansal Planlama, Avrupa Birliği'nin 2014/89/EU sayılı direktifiyle üye ülkelerden talep ettiği, deniz alanlarının sürdürülebilir kullanımını düzenleyen bir yönetim aracıdır. Bu haritalar, deniz yetki alanlarındaki balıkçılık, enerji üretimi, ulaşım ve çevre koruma gibi faaliyetlerin koordinasyonunu sağlamayı amaçlar. AB, üye ülkelerden 2021 yılına kadar bu planları tamamlamalarını istemişti, ancak Yunanistan bu yükümlülüğünü ancak şimdi yerine getiriyor.

Türkiye'nin Bilimsel ve Hukuki Cevabı

Türkiye, Yunanistan'ın bu tek taraflı girişimine sessiz kalmadı. Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku Ulusal Araştırma Merkezi (DEHUKAM) tarafından hazırlanan bilimsel temelli bir Deniz Mekansal Planlama Haritası ile uluslararası hukuka uygun bir çerçeve sundu. Bu harita, Türkiye'nin kıta sahanlığı ve MEB haklarını korurken, aynı zamanda BM'ye bildirilecek olan resmi DMP süreciyle de uyumlu bir nitelik taşıyor.

Türkiye’nin Haklı Tepkisi ve Diplomasi Hamleleri

Türkiye, Yunanistan’ın bu tür tek yanlı adımlarına karşı diplomatik ve askeri tedbirler alıyor. Türk Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan’ın Deniz Mekansal Planlama Haritası’nı "kabul edilemez" olarak nitelendirdi ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin "Mavi Vatan" doktrini, Ege ve Doğu Akdeniz’deki haklarını korumaya yönelik net bir strateji ortaya koyuyor. Bu kapsamda:

- Deniz yetki alanlarının hakkaniyetli paylaşımı,

- Adaların silahsızlandırılması gerekliliği,

- Doğu Akdeniz’de uluslararası hukukun kendine verdiği yetki alanlarında enerji aramaları yaparak enerji güvenliğine katkıda bulunmak

- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuktan doğan haklarının korunması stratejisinin temel sütunlarını oluşturmaktadır.

Uluslararası Hukuk Ne Diyor? Bern Mutabakatı ve UAD Kararı

Türkiye ve Yunanistan arasındaki deniz yetki alanları ihtilafı, uluslararası hukuk açısından net prensiplere dayanıyor:

1. Uluslararası Adalet Divanı (UAD) 1976 Kararı

UAD’nin Ege Denizi Kıta Sahanlığı davasındaki 28. paragrafı, Ege’deki kıta sahanlığının "ihtilaflı" olduğunu belirtiyor. Yani, Yunanistan’ın tek taraflı iddiaları hukuken geçersiz.

2. 1976 Bern Mutabakatı

Türkiye ve Yunanistan, Bern Mutabakatı ile Ege’deki kıta sahanlığı konusunda:

- Tek yanlı faaliyetlerden kaçınmayı,

- Müzakereleri zorlaştıracak adımlar atmamayı taahhüt etti.

Yunanistan’ın Deniz Mekansal Planlama Haritası, bu mutabakata aykırı. Türkiye ise hukuka saygılı bir tutumla, DEHUKAM haritasını bilimsel ve hukuki bir zeminde sunuyor.

Sonuç

Ege ve Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanları meselesi, salt bir sınır anlaşmazlığı olmanın ötesinde, uluslararası hukukun temel ilkelerinin sınandığı bir imtihan alanı haline gelmiştir. Yunanistan'ın AB direktiflerini araçsallaştırarak hazırladığı Deniz Mekansal Planlama Haritası, teknik bir uyum çabasından ziyade, uluslararası hukuka aykırı maksimalist iddialarını kurumsallaştırma girişimidir. Bu durum, 1982 UNCLOS'un adil paylaşım ilkeleriyle, 1976 Bern Mutabakatı'nın ruhuyla ve UAD'nin 1976 kararıyla açıkça çelişmektedir.

Bu minvalde, sorunun çözümü düşünüldüğünde uluslararası hukukun üç temel ilkesini öne çıkarmaktadır:

1) Egemen eşitlik ilkesi çerçevesinde kıyıdaş devletlerin haklarının hakkaniyet ilkesi uyarınca korunması,

2) Deniz yetki alanlarının paylaşımında coğrafyanın adil dikkate alınması,

3) Tek yanlı eylemlerden kaçınarak diplomatik çözüm kanallarının açık tutulması.

Bölgesel istikrarın tesisi için AB'nin tarafsız bir arabulucu rolü üstlenmesi ve her iki ülkenin de uluslararası hukuka uygun davranması elzemdir. Türkiye'nin ortaya koyduğu hukuki ve bilimsel argümanlar, kalıcı barışın ancak hakkaniyetli ve kapsayıcı bir paylaşımla mümkün olacağını göstermektedir. Bu bağlamda, uluslararası toplumun, hukukun üstünlüğünü tesis edecek adil ve dengeli bir çözüm için çaba gösterme sorumluluğu bulunmaktadır.


Kaynak: ZenginHaber

Doç. Dr. İlhan SAĞSEN

Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi

İklim Değişikliği ve Enerji Çalışmaları Merkezi Başkanı

Comments


Haberler

Haber Bültenimize Kayıt Olun!

Güncel haberler ve duyurularımızdan haberdar olmak için haber bültenimize kayıt olabilirsiniz.

Teşekkürler!

bottom of page